ANA SAYFA GİZLİ CENNETLER FOTOĞRAFLAR VİDEOLAR HAKKIMDA İLETİŞİM
Muğla
HAVA
DURUMU
Muğla
19/29°
MUGLA
NE ZAMAN
GİDİLİR?
İlkbahar:
Yaz:
Gidilebilir
Gidilebilir ve sıcak
Sonbahar:
Kış:
Gidilebilir ama yağmur var
Gidilebilir ama yağmur var

Muğla merkezdeki Kurşunlu Camisi.

Muğla’ya geldiniz. Hemen valiliğin yanından sola dönüp aracınızı uygun bir yere bırakın. Bundan sonra yürüyerek Muğla’nın neredeyse bütün güzelliklerini görebilirsiniz.
Kent merkezi sivil mimarinin çok güzel örneklerini barındırmaktadır. Kentin ara sokaklarında yürürseniz, "Muğla Evleri"nin çok güzel örneklerini görürsünüz. 1080 yılında Selçukluların, 1096’da tekrar Bizans’ın1284’de Menteşeoğulları’nın eline geçen kent 1390’da Osmanlı topraklarına katıldı.
Kentin başlıca dini yapıları Kurşunlu Camisi (1494), Pazar yeri Camisi (1843), Şahidi Camisi (1848), Şeyh Camisi (Şeyh Bedrettin Mahallesi’nde, 1565) Ulu Cami (Elektrik Fabrikası karşısında, 1344)’dür. Osmanlı yapısı Çaputçu, Yanık, Çöllüoğlu ve Sünnetçi hanları görülmeye değer.

510 YILLIK KURŞUNLU CAMİSİ

Aslında ilk görülecek güzelliklerden biri, Osmanlı döneminin en seçkin sanat eserlerinden birisi olan, birinci derecede tescilli 510 yıllık tarihi Kurşunlu Camii.

 

Muğla’daki tarihi kayıtlara göre, Kurşunlu Cami’nin inşaatına 1493 yılında Menteşe beylerinden Şucaettin Bey’in talimatıyla başlanmış. Yapımı 2 yıl süren cami, 1495 yılında tamamlanarak ibadete açılmış. Gerek caminin yapımında ve gerekse bahçesindeki şadırvan adı verilen çeşmelerin yapımında Osmanlı döneminin mimarisine ve motiflerine yer verilmiş.Eskiden 30 odalı medresesi olan camiyi Muğla’daki diğer camilerden ayıran en önemli özellik, kubbesinin büyük bir kurşun ile kaplı olmasıdır.

 

Kurşunlu Cami’inin yörede, Osmanlı döneminin en önemli sanat eserlerinden birisi olduğu  ünlü seyyah Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde de yer aldığını belirtiliyor çeşitli kaynaklarda.

Cami günümüzde bir çok onarımdan sonra bugünkü halini almış. Beyaz boyası, ve camiye adını veren süslemeleriyle gerçekten görülmeli.

MUĞLA EVLERİ

İL Özel İdare binasının hemen yanından yürümeye başlayınca önce Kurşunlu Camisi arkasından da çarşı ve en önemlisi de gerek mimari özellikleri ve gerekse bacalarıyla ünlü Muğla Evleri hemen  karşınıza çıkıyor.

Muğla evleri; tasarımları, ahşap işçilikleri, tavan işlemeleri ve şehrin sembolü haline gelmiş bacaları ile Türk geleneksel mimarisinde özgün bir model oluşturmaktadır. Genelde iyi korunmuşlardır. Geleneksel mimariden doğrudan esinlenmiş yeni yapıların da Muğla bölgesinde halen diğer bölgelerimize kıyasla daha fazla inşa edildiği söylenebilir.

Kent merkezinde özellikle Hisar dağı eteklerine doğru yoğunlaşan eski Muğla evleri, Karabağlar Mahallesi ve Yılanlı Dağı yamacındaki  Düğerek Mahallesi evleri ile bir arada ele alınabilir.

Düğerek Mahallesi, konumu, kültür yapısı ve mimari dokusu itibariyle özgün bir karakter arzeden bir mahallesidir. Düğereklilerin geleneksel kıyafetleri ve şiveleri farklıdır. Muğla'yı ziyaret edenlerin ayrıca ilgisini çekecek özelliklere sahiptir.

Özellikle Hisar Dağı eteklerine doğru yayılmış olan bu evler, kentsel silüeti kırmızı kiremit çatı beyaz duvar ve üzerlerinden taşan yeşil ağaçlar üçlüsü ile oluşan armonisi içinde, geleneksel dokunun özünü oluşturan yapılardır. Avlu içindeki müştemilatlarıyla bir kullanım ve form biçimini oluştururlar. Bazılarının 'hayat'ları sonradan kapatılmış, yakın devirde inşa edilen bazılarınde ise bu bölüm doğrudan olarak yapılmışlardır.

Evlerin arasında dolaşırken kendinizi bir anda neredeyse yüz yıl öncesinde buluyorsunuz. Beyaz badanalı duvarların arkasında avluların içine saklanan evlerin dış görünüşleri, çatıları, birbirinden ilginç bacalarıyla görenleri kendine hayran bırakıyor.

Sokak aralarında dolaşırken, açık kapılardan başınızı uzatmaktan çekinmeyin. Mutlaka size “Hoşgeldiniz” diyecek bir Muğlalı çıkacaktır. Şehirlerin daracık beton yığını apartman dairelerinde unuttuğunuz sıcak bir gülümsemeyi, tebessümü burada görünce de şaşırmayın. Biz eskiden böyleydik! Ne çabuk unuttunuz!

Asar Dağı Yamaçlarında Saburhane Turu

Saburhane’nin dar sokaklarında, eski Muğla evlerinin arasında dolaşın ve tepeye kadar çıkın. Fotoğraf makinanızı yanınıza almayı unutmayın. Çünkü her köşeyi döndüğünüzde deklanşöre basmanızı gerektirecek bir kare çıkacaktır karşınıza. Evlerin bacaları dikkatinizi çekecek. Kiremitten şapkalı bacalar Muğla evlerinin simgesi sayılır. Evler iki katlı ve çoğunlukla küçük bir avluya sahiptir. Yüksek duvarlarla sokaktan koparılmış avlularına iki kanatlı ahşap kapılardan izin alıp gireceksiniz.

Muğla’nın Saburhane mahallesi kentsel SİT alanı ilan edilmiş, sadece evler değil sokaklar, duvarlar ve “kuzulu kapı” adı verilen kanatlı kapıları da korumaya alınmış. Belediye, valilik ve sivil toplum kuruluşlarının ortak çabasıyla kentsel koruma bilinci geliştirilmiş. Muğla’da  bu değerli evleri korumak için çalışmalar yoğun olarak yürüyor. Hafize Ana (Hafize Kaşıkara) Evini ve Belediye tarafından restore edilerek Kültür Merkezi’ne dönüştürülen Şerefliler Evi’ni görmelisiniz. 200 yıllık geçmişi olan Hafize Ana Evi ödül almıştır

Bu iki ev de rahatlıkla gezilebiliyor. Evlerin iç döşemesi, mimari özellikleri korunarak yapılan restore çalışmaları nedeniyle, günümüze 100 yıl öncesinin bir yansıması olarak geliyor.
Asar Dağı Zirvesi’ne ve Değirmendere’ye yürüyüş
Eğer Muğla’ya gittiğinizde vaktiniz varsa sizin içni bir başka alternatif gezi durağıysa, Asar Dağı zirvesine Saburhane’de gezdikten sonra çıkmak. Saburhane mahallesinin üst noktasından başlayan yürüyüş zirveye kadar 1 saat sürüyor.

Üstü tıpkı masa gibi  düz olan ve belki de bu nedenle, halk arasında Masadağ olarak da bilinen Asar Tepe’ye çıkanların ödülü olağan üstü bir manzara ve çevreye dağılmış antik kalıntılar olacak. Kalıntıların Hitit metinlerinde de bahsedilen Mabolla Kalesi’ne ait olduğu belirtiliyor.

Asar Tepe çıkışı öncesinde ya da dönüşte, yürüyüşün başlangıç noktasından sağ tarafa doğru dere içindeki güzergahı seçerseniz Değirmen Deresini de  gezme imkanı bulursunuz. Derenin küçük bir şelale yaparak göllendiği noktaya yapacağınız bir saatlik bir yürüyüş güzergahı üzerinde tarihi kilise kalıntısını, Değirmendere’nin doğal güzelliklerini izleme şansı bulursunuz. Şelaleyi sazlıkların arasındaki doğal taştan merdiveni kullanarak yukarıdan fotoğraflayabilirsiniz. Taşlar kaygan olabilir. Aman dikkat.

Sıcak yaz günlerinde mayonuzu almayı unutmayın. Yorucu yürüyüşün ödülü şelalenin göletine dalıp serinlemek olacak.

SAAT KULESİ

Muğla il merkezinde bulunan saat kulesi şehrin bir başka ilginç yapısı. Bir zamanlar insanlar günümüzdeki gibi kollarında saat taşımadıklarından bu saat kuleleri gerçekten çok işe yaramış. Günümüzde artık sadece bir süs olarak kalan bu saat kulesini,  Muğla Belediyesi ilk başkanı Hacı Süleyman Ağa 1885 yılında yaptırmış. Saat kulesi üzerinde yer alan kitabe ise hem yapanı, hem de neden yapıldığı hakkında ilginç bilgiyle dolu.

Kitabeyi de Muğla Rüştiyesi hocalarından ve Şahidi Mevlevihanesi Neyzeni Dede İsmail Hakkı Efendi yazmıştır.

Sahibül hayr Hacı Süleyman Efendi 
Yine deryayı itâsını ikân eyledi zuhur 
Bahusus aktar-ı eshar vaktini ilân için 
Bu mahalle bir muvakkithane yaptı bi kusur 
Beldemizde misli nâmesbuk kebir çan saati 
Avrupadan celb edince herkese verdi süru 
Kalmadı hiç ihtiyaç cep saati taşımaya 
Aksi avaz ile alem vakti etti şuur 
Hem ziya şevkiyle buldu mücevher tarihi 
Geldi meydana muvakkithane bi evsa-ı vufur 
Harerehu İsmail Hakkı 1301 fi Şaban. 
Saat Kulesi, kesme taş ve tuğladan, kare planlı ve beş katlı olup, aşağıdan yukarıya doğru küçülmektedir.

BELEN KAHVESİ        
Muğla’ya kadar gittikten sonra eğer vaktiniz varsa, Muğla’nın Çaybükü Köyü’ne uğramadan dönmeyin. Çünkü burası, “Ormancı Türküsü” olarak bilinen o meşhur türküde geçen olayın yaşandığı yer olarak biliniyor. 
Muğla Kültürünün temel taşlarından birisi olan Ormancı Türküsüne ev sahipliği yapan Belen Kahvesi Muğla-Yatağan karayolu üzerinde bulunan Bahçeyaka köyüne 5 km uzaklıkta bulunuyor. Yeşilin her tonuna doyacağınız bu köyde yıkılmış halde olan ve sadece temel duvarları kalan Belen Kahvesi aslına uygun olarak yeniden inşa edildi. 1995 yılında da halka açıldı.
Gelelim türküye konu olan hikayeye. Aldığımız bilgiye göre yöre halkı yerleşim birimlerindeki küçük tepelere “Belen” adını verir. Köy kahvesinin olduğu yer küçük bir tepede olduğu için “Belen Kahvesi” olarak adlandırılmış. Ormancı türküsü  1946 yılında yaşanan bir olay sonucu ağıt olarak yakılmış ve ardından dillere destan bir yöre türküsü haline gelmiştir. Türküyü Pisili Kemancı Tahir Ejder bestelemiştir. Ardından Milaslı ses sanatçısı Nazmi Yükselen türkünün TRT arşivlerine girmesini sağlamıştır. TRT arşivlerine giren türkü, Türk sanat müziğinin divası olarak kabul edilen Müzeyyen Senar’ ın yorumuyla Türk folkloründeki yerini almıştır.

ORMANCI TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

Ormancı türküsünün yaşandığı Çaybükü köyünde dama oynamak gelenek halini almış. Muğla’ nın Gevenes ve Kozağaç köyleri civarındaki ormanlarda bir yangın çıkar. Yangın kısa sürede kontrol altına alınır ve etrafı çevrilir. O sırada Mustafa Şahbudak ve Tevfik Cezayir adlı iki arkadaş Belen Kahvesinde oturmuş dama oynamaktadır. 
Tevfik Cezayir Gevenes köyünün muhtarıdır. Aynı zamanda yörede herkesin yardımına koşan sevilen biridir. Orman koruma ve bakım Memuru olan Sarı Mehmet lakaplı Mehmet İn, etrafı çevrilen yangının söndürülmesi için Belen Kahvesine gelir ve Muhtar Tevfik Cezayir’ den bekçi ister. Muhtar, iş zamanı olduğu için bekçi vermek istemez. Bu konuda Ormancı Mehmet İn tuttuğu zaptı Muhtar Tevfik Cezayir’ e imzalatmak ister. Muhtar Tevfik Cezayir oyunun kritik anı olduğu için tutulan zaptı imzalamak istemez. Olaya kızan ormancı da masaya vurur ve dama taşlarını dağıtır. 
Diğer oyuncu Mustafa Şahbudak, dökülen taşları toplar ve ormancıya “Sen sarhoşsun çek git” der. Ormancı inatlaşır, söz anlamaz, ikinci kez masayı devirir. Bu kez Ormancı ile Mustafa Şahbudak arasında tartışma çıkar. Mustafa Şahbudak sinirlenerek ormancıya tokat atar. Ormancı Mehmet İn, belinden kamasını çıkararak Mustafa Şahbudak’ ı kolundan yaralar, Mustafa Şahbudak olayın şoku ile belinden tabancasını çeker. Bu sırada Muhtar Tevfik Cezayir yapma diyerek, silahın önüne atlar. Silah iki kez patlar. Çıkan kurşunlar Muhtar Tevfik Cezayir’ e rastgelir. Mustafa Şahbudak arkadaşı Muhtar Cezayir’ i kazayla vurur. Mustafa Şahbudak arkadaşıyla ilgilenirken Ormancı kaçmaya başlar. Mustafa Şahbudak, kaçan Ormancıyı silahıyla topuğundan ve kalçasından yaralar. Köylüler, Mustafa Şahbudak’ ı yatıştırır ve elinden silahı alır. Muhtar Tevfik Cezayir Muğla Devlet hastanesine kaldırılır, ancak aldığı yaralar sonucu kankaybından ölür.

ORMANCI TÜRKÜSÜ

Çıktım Belen kahvesine,
Baktım ovaya
Bay Mustafa çağırdı
Dama oynamaya
Ormancı da gelir gelmez
Yıkar masayı
Söz anlamaz Ormancı
Çekmiş kafayı

Aman Ormancı,
Canım Ormancı
Köyümüze bıraktın
Yoktan bir acı

Gevenes’in suları 
Hoştur içmeye
İçinde köprüsü var 
Gelip geçmeye
Tevfiğimi vurdular
Hiçmi hiçine,
Yazık ettin ormancı
Köyün iki gencine

Aman Ormancı,
Canım Ormancı
Köyümüze bıraktın
Yoktan bir acı

Gevenes’ in ortasında 
Değirmen döner,
Değirmenen suları
Dağından iner
Ormancıya atılın kurşun
Tevfiğe değer,
Tevfiğimin acıları
Yürekler deler

Aman Ormancı,
Canım Ormancı
Köyümüze bıraktın
Yoktan bir acı.

 
ARAMA
EDİTÖRDEN
E-POSTA LİSTESİ
E-posta listemize kayıt olun, sitemizdeki güncellemelerden haberiniz olsun...
© 1998-2024 www.gizlicennetler.com sitesinde yer alan sayfaların her türlü yayın hakkı Eyüp Coşkun'a aittir.
Site sahibinin izni olmadan kesinlikle kullanılamaz, başka yerde yayınlanamaz.
Son Güncelleme: 11.01.2024    Toplam Ziyaretçi: 5.141.223