İLGİNÇ YERLER
KARS TARİHİ…
Gürcistan-Ermenistan sınırında yer alan şehrin adı Gürcü dilinde, “Kapı Kenti” anlamındaki “Karis Kalaki”den geliyormuş. Zaten Kars 5 bin yıl öncesine giden tarihinde burada var olan Selcuklu, Urartu uygarlıkları başta olmak üzere, binlerce yıldır hep geçiş rotasında bulunduğu için önem verilen bir şehir olmuş. 40 yıl Rus yönetimi altında kalmış. Osmanlı yönetiminde, Gürcistan yönetiminde kalmış. Her dönemin mimari ve kültürel eserleri, kah sokakta karşınıza bir ev ya da bina olarak çıkıyor. kah yemek olarak masanıza geliyor. Yani çok kültürlülük buranın insanlarına her nefeste yapışmış.
Yoksa Rusya’dan gelen ve askerlik yapmayan ve kendilerine özgü bir hayat süren, gittikleri her yere ziraati, tarımı, sütçülüğü götüren Malakanlar’ın peynir yapma tekniği bugün nasıl Kars’ta yaşayabilirdi. Günümüzde şehrin ekonomisini hayvancılık ayakta tutarken, bir yandan da süt ürünleri Kars gravyesi ve kaşarı, tereyağı, yaylaların çiçek balları, şehre gelenlerin mutlaka almadan gitmedikleri lezzetlerin başında geliyor. Hele ki, bir de kaz etini, Pita yemeğini, yöresel tatlıları da hatırlarsak, Kars hem görsel açıdan hem de lezzet açısından büyük şehirlerde unutulan görsel şöleni size sunan en güzel yerlerin başında geliyor. Büyük şehirlerin insanları işte bu yüzden koşa koşa, Kars’a gidip yitirdiklerini arıyor. Sıcak bir gülüş. samimi bir merhaba, köşe başında size gülümseyen, alışveriş yaptığınızda size bütün meşguliyetine rağmen otelinize bırakmayın teklif eden esnafıyla unuttuğunuz tatları size hatırlatıyor. Orhan Pamuk’a Nobel ödülünü kazandıran “Kar” romanın yazıldığı bu şehir, zamanında ünlü Rus yazar Puşkin’i de kendine hayran bırakmış. Yani bir gidenin aşık olduğu, Doğu’nun yalnız şehri, günümüzde artık yıldız şehirler kategorisinde yer alıyor.
HOŞ GELİŞLER OLA’NIN HİKAYESİ…
Birçoğumuzun aklının kıyısında köşesinde, müziğini duyduğumuzda hemen mısraları gelen bir marş türkü vardır. "Hoş gelişler ola Mustafa Kemal Paşa… Askerin milletin bayrağınla çok yaşa… Arş arş ileri. Marş ileri. Marş ileri. Dönmez geri. Türk'ün askeri. Sağdan sola, soldan sağa, salla bayrağı düşman üstüne… ”
Kars doğunun en doğusunda, büyük şehirlere uzak bir yerde yer almasına rağmen, aydın insanları, modern aile yaşantısıyla bölgenin en çok dikkat çeken yerlerinin başında geliyor. Belki de bunu en iyi anlatan anekdotlardan birisi Atatürk’ün Kars’ 6 Ekim 1924 yılında yaptığı gezide yaşadıkları oluşturuyor.
Bu gezi için trenle Kars’a gelen Atatürk, kendisi için bestelenen “Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa”isimli şarkıyla karşılanıyor ve özel bir oyun oynanıyor. Bunun hikayesi ise gerçekten ibret verici….
Azerbaycanlı besteci Mehmet Türkel Bey tarafından, Azerbaycan halkı adına büyük önder Atatürk'e ithaf edilen bu eser, büyük ilgi görüyor.
Atatürk’ün ziyaretini ziyareti haber alan mahalli müzisyenler ve oyuncular bir araya gelerek, karşılama töreninde oynanmak üzere bir oyun hazırlarlar. Bunun üzerine oyunun sözlerini gazeteci Mehmet Türker yazar. Mahalli müzisyen Tağı Bey (Tağı Oşenyüzen)'de bu sözleri şimdiki şekli ile besteler.
Başta Tağı Bey olmak üzere o dönemin diğer folklorcuları, Kars Garındaki karşılama töreninde ilk olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya oynarlar. Paşa duygulanır. Oyunun söz yazarı ve bestecisini ödüllendirir.Besteci Tağı Bey ise yıllarca müthiş bir geçim sıkıntısı çeker ve buna fazla dayanamayarak intihar ettiği söylenir. Öldükten sonra evinde yapılan aramada, ceketinin cebinde, Ata'nın verdiği 500 liralık çek bulunur. Ata'nın imzası olduğu için yaşadığı onca sıkıntıya rağmen o çeki bozdurmağa kıyamadığı söylenir.
Bu eserin daha sonra Muzaffer Sarısözen, Kars yöresi derlemeleri sırasında yöre ekibinden dinleyerek ,TRT arşivine kazandırmıştır.
Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa
Askerin Milletin Bayrağınla Çok Yaşa
Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
Marş İleri Dönmez Geri, Türkün Askeri
Sağdan Sola, Soldan Sağa
Al Da Bayrağı Düşman Üstüne
Cephede Süngüler Ayna Gibi Parlıyor
Azeri Türkleri Bayrak Açmış Bekliyor
Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
Marş İleri Dönmez Geri, Türkün Askeri
Sağdan Sola, Soldan Sağa
Al Da Bayrağı Düşman Üstüne
Parlayan Yıldızın Alemi Tenvir Eder
Cumhuriyet Bayrağın Semalar İçre Süzer
Arş Arş Arş İleri İleri Arş İleri
Marş İleri Dönmez Geri, Türkün Askeri
Sağdan Sola, Soldan Sağa
Al Da Bayrağı Düşman Üstüne
ANİ HARABELERİ
Kars’a gelip de Anı (Ermenice Ani) Harabeleri’ni gezmeden dönmek olmaz. Anı Harabeleri, Kars merkeze 42 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Buraya gitmeden önce ya güzelce dersinize çalışın ya da iyi bir rehber bulun. Çünkü Anı Harabeleri’ni en az 4 ya da 5 saatte gezebilirsiniz. Anı içinde bir kaç tarihi eser bulunan yerler gibi değil. Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Anı Harabeleri, 10. yüzyılda kurulmuş. Kervanların konaklaması için hanlardan tutun, kiliseleri, alışveriş merkezlerine kadar hemen her şeyin bulunduğu bir şehirmiş. Burada zamanında 1001 kilise varmış.
Anı, yaklaşık 500 yıl boyunca Selçuklular, Karamanlılar, Timur Orduları başta olmak üzere bir çok uygarlık tarafından fethedildikten sonra, 1579’da Osmanlı topraklarına katıldı. Surların içinde 17. yüzyılın ortalarına kadar küçük bir kasaba vardı, Anı ve civarında 200 kilise bulunuyordu. 18. yüzyılın ortalarında kesin olarak terk edilen şehirde, 19. yüzyılda kimse kalmamıştı. Anı’yı gezmeye, surların üç kapısından biri olan, adını yakın bir duvardaki aslan kabart-masından alan Aslanlı Kapı’dan başlıyor. Girişte ören yeri olarak kabul edildiği için ücret ödüyorsunuz.
Bunlardan sadece bir kaçı günümüze kadar kalmış, kimi de harabe halinde. Yaklaşık 7,5 kilometre süren bir gezi güzergahında karşınıza işte bu tarihi eserler çıkıyor. Eğer gezinize saat istikametinde başlarsanız, Ermenistan sınırında Arpaçay kenarında yer alan bu tarihi kenti ayrıntılı olarak görme şansınız var.
Anı’yı dolaşmaya başlayınca önce Aziz Patrik Kilisesi'ni göreceksiniz. Sonrasında Arpaçay'a inen kayalıkların eteğinde Surp Kirkor Kilisesi veya diğer adlarıyla Aziz Krikor veya Krikor Kilisesi sizi karşılayacak. Boz, kahve ve kızıl taşlarla yapılmış, güney nişleri ve kapısı yıkık kilisenin merdivenleri göz korkutsa da, içindeki muhteşem fresk süslemeleri görmek için inip çıkmaya değer.
Ünlü Ermeni mimar Trdat Mendet tarafından, Yunan haçı planında inşa edilen Ani Katedrali'nin yanı sıra Anadolu'daki ilk Türk camii olarak kabul edilen şehrin doğu ucundaki Ebul Manucehr Camisi de muhteşem. Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alp Arslan, Anı’yı feth ettikten sonra, şehrin yönetimini Selçuklular adına sürdürmesi için, Emir Ebu’l Manuçehr’e vermiştir. Bu cami kendisi tarafından, 1071-72 yılları arasında inşa ettirilmiştir.
Caminin penceresinden Arpaçay manzaralı harika fotoğraflar çekebilirsiniz. Anı’yi gezerken sol tarafınızda Ermenistan ile sınır olan Arpaçay nehrini görüyorsunuz. Hemen karşınızda ise Ermenistan toprakları yer alıyor. Birbirine bir taş atımı mesafesinde ama çok uzak olan iki halkın, sınırlarla nasıl da uzaklaştığını burada net olarak görüyorsunuz. Hatta Ebul Mahucehr camisinin pencerelerinden dışarı baktığınızda aşağıda bir ucu ermenistan topraklarında bir ucu Türkiye’de olan tarihi İpek Yolu Köprüsü’nü de görüyorsunuz. Tabii köprü günümüzde yıkık ve kullanılmıyor. Bir zamanlar buradan binlerce kişi geçerek şimdi iki ülke olan Ermenistan ve Türkiye arasında ticaret yapıp gidip geldiğini hayal ederseniz, durumu daha iyi anlama imkanınız var.
BOĞATEPE
Boğatepe köyü, Kars’ın en zengin köylerinden biri desek yalan olmaz. Kars’a 57 kilometre uzaklıkta ve 2300 metre yükseklerde yer alan köy, günümüzde Kars gravyerinin bir nevi başkenti sayılabilecek bir yer. Kars’ta hemen yer köyde, gravyer ve kaşar peyniri üretimi yapılıyor ama Boğatepe Köyü üretimi ürünler bir başka. Bunun farklılığı ise köyün en yüksek yerde yer alması ve bitki çeşitliliği geliyor. Köyün etrafındaki otlaklarda otlayan hayvanlar, binbir çeşit otu yiyerek süt üretiyorlar. Bunun lezzeti ise bir başka oluyor tabii ki…
Köye gittiğinizde şansınız varsa köyün en sevilen kişisi “Hamo” sizi bakkalın önündeki araçtan inerken yakalıyor ve sizden “yeşil” istiyor. Bu yeşil aklınıza ilk gelen Amerikan doları sakın olmasın. Çünkü onun yeşili, “20 TL”. Cebinizden çıkarıp bu parayı kendisine verdiğinizde öylesine gülüyor ki, değil bir yeşil onlarca yeşiii ona gönülden verirsiniz. Geçen yıllarda kahverengi tutkunu olan (10 TL) Hamo, aradan geçen bir yılda enfazlasyonun etkisiyle 20 TL’ye terfi etmiş. Parayı ne yapacağınızı sorduğumda ise “şeker” alacağım diyor, o hepsi dökülmüş sadece bir kaç tane kalmış dişlerini gülen yüzünde gösterirken…
Boğatepe Köyü günümüzde sabahları isteyene evlerinde köy kahvaltısı sunan, köylülerle güne başlıyor. O gün hangi evde kahvaltı olduğunu bakkala sarararak öğreniyorsunuz. Tamamiyle köyde üretilen kete, çeşitli peynirler, reçeller, ballar ile mükellef bir kahvaltı sizi bekliyor.
Köyün günümüzde en önde gelen ve doğal kişisi Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği'nin eş başkanı olan Zümran Ömür gelenlere Türkiye’nin ilk ve tek, dünyanın ikinci tek Peynir Müzesi’ni gezdiriyor. Onun ağzından köyde peynircilik geçmişi şöyle…..
“Malakanlar, Rusya’daki kabul etmemişler. Buraya yerleşmişler. Onlar da çarın getirdiği ustalardan gravyer öğrenmişlerdir. 30 yıl süreyle burada gravyer yapmışlardır. Bu 30 yıl zaman zarfında Mustafa Kemal Atatürk sınıf arkadası olan Filipeli Fehmi Bey’i buraya göndermiş. demiş ki Kars’ta çok güzel hayvancılık ve süt var. Sen git onlara Kaşkaval’ı öğret demiş. Filipeli Fehmi Bey tarafından kaşkavalı öğrenmişiz. Kaşkaval günümüze gelene kadar isim değiştirip kaşar olmuş. Kaşkaval asıl Balkanlar’ın peyniridir. Gravyer asıl İsviçre'nin peyniridir gruyerdir. Ama biz onlardan daha çok sahip çıkıyoruz. Geleneksel üretimi bozmadık. Probiyotik bakterilerimiz canlı kalsın ki. insan sağlığına zarar vermesin. Binamız atıl bir duruma gelmişti. BM’den 4 proje yürüttük. Ama paramız yetmeyince köylü işin içine girdi. Köylünün desteğiyle Türkiye’de ilk dünyada ikinci Eko Payner Müzesi’ni kurduk. 32 tür peynirimizi kültürümüzü gelecek nesillere taşıyabilmek…
Müzenin ikici bölümünü ise Zümran Hanım şöyle anlatıyor.
*Burası Kars’ın savaşını anlatan bir bölüm. Köyde yazın 650 tür bitki çeşitliliği var. Kış olunca 2 metre kar altında kalıyor. Zaman zaman da 3 metre kar oluyor. Köyde 23 kişi trafik kazasında ölünce büyük bir göç oluyor. Köyde 20 hane kalıyor. Ama derneği kurduktan sonra, geri göçlerle 72 hane şimdi. Biraz yukarıda bulunan diğer köyde 105 hane var. Nüfus ise yazın 1000 kişiyi aşıyor. Kışın ise 300. Bölgede bulunan bitkilerin şifalı olduğunu öğrenince nasıl kurutulması gerektiğini öğrendik. Bunları yaparken de köylülerin uzmanlarla ileşitim kuramadığını gördük. İletişim kursu aldık, sağlık beslenme kursları aldık. Beslenme kurslarında doymakla beslenmek arasındaki farkı gördük. Köye eko turizm için gelen Fransızlarla anlaşmak için Fransızca öğrendik. "
Bölgede Kaşar peyniri üretimi yaz aylarında yapılıyor. Bölgede ilkbaharla birlikte yetişmeye başlayan her türlü otları yiyen ineklerin sütünden kaşar üretimi yapılıyor. Kaşar üretimi ortalamak 90 gün sürüyor ve en az kişi kişi çalışarak üretimi yapıyor. Üretilen kaşar peyniri, bölgedeki otların lezzetini taşıyor ve tadı, kokusu ve rengi nedeniyle diğerlerinden hemen ayrılıyor.
KARS MERKEZ
Kars merkezi aslında uzunluğu 1 km olan Cumhuriyet Caddesi’nden oluşuyor. Günümüzde hemen hemen her türlü mağazalar, cafeler, alışveriş yerleri bu cadde üzerinde yer alıyor. Ama Kars’ta yer alan üniversite ve askeriyenin etkisiyle, büyük şehirlerde bulunan zincir mağazalar da buraya gelmeye başlamış.
Turizmin de gelişmesiyle birlikte, modern cafeler, lokanlatalar geleneksel olanlarla yan yana. Yine de de sokaklarda gezerken özellikle burada 40 yıl kalan Ruslar’ın etkisinin günümüzde hala devam ettiğini görüyorsunuz. Geniş olarak açılan caddeler, mimari olarak Ruslar’ın getirdiği Danimarkalı mimarlara yaptırılan sokaklar eski şehirde hemen kendini hissettiriyor.
Kars’ın en iyi anlamak için öncelikle eski şehir kısmında olan Kars kalesine mutlaka çıkan mevsim uygunsa. Kars'ta şehir dokusunu hissetmek için en iyi noktalardan biri Kars Kalesi. Kars şehir merkezine kuş bakışı bakmak için tercih edilen kale, 1153 yılında inşa edilmiş. Üç kapısı olan kalede bulunan kafede oturup şehri seyretmenin keyfini çıkarın. Buradan kuşbakışı olarak bazılarının içinde hala resmi kurumların ve bazı otellerin faaliyet gösterdiği Çar Nikola’nın eski av köşkünü, Ebu'l Hasan Harakani türbesi ve camiini, Kümbet Cami'ne çevrilen Havariler Kilisesi'ni, ünlü Rus romancı Puşkin'in defalarca gidip yıkandığı hamamı ve 1719 yılında yapılan Taş Köprü görebildiğimiz harika yapılardan bazıları. Puşkin Kars’a gelip öylesine etkileniyor ki, bir çok romanında Kars üzerine bölümler de yazıyor.
Kars’ın eski bölümünün tarihe gelince. Kars’ı gezerken Saltur firmasının rehberi Ahmet Altıntaş bize ayrıntılı olarak şehrin tarihini anlattı. "Alp Aslan, Kars'tan içeri girdiğinde buraya tüccar kimliğiyle geliyor. Aylarca burada yaşayıp, Geleneği göreneğini öğreniyor. Ondan sonra kaleyi fethetti. Yani cenk yapmadı. Sonrasında ise Alpaslan buradan ayrıldıktan sonra burada en kalabalık olan Şebbek aşiretini verildi ve onlar yönetmeye başladı. 1579 yılında Osmanlı buraya gelip eserler verdi. Kaleyi yaptı. Beylerbeyi Sarayı ve Taş Köprü’yü yaptılar. 1878 yılında ise tamamiyle Riuslar’ın egemenliğine, 1918 yılına kadar buraya hakim oldular. Ruslar sürekli burada kalacaklarını düşündükleri için Hollanda’dan getirdikleri şehir plancılarına Megaron planlı evlerin ve yolların planını çizdirdiler. Osmanlılardan almış oldukları savaş tazminatıyla bu evleri yaptırdılar. Bu bölgeyi ise oblastlara böldüler. oblastlar ise yöre valilikleri. her ilçe bazında ise okurganlara böldüler.
Oblasları Tiflis’e bağladılar. Bu mahallelerde 8 tane ana cadde vardır.
Bu cadde günümüzde Atatürk Caddesi olarak biliniyor. Ama yerli halka sorarsanız bu cadde at heykeli caddesi. Çünkü başında at heykeli var. Hemen yanında Bankalar Caddesi var. Aslanlı cadde olarak bilinir. Çünkü Ruslar o dönemde yaptıkları her caddeye farklı bir hayvan heykeli dikiyorlar. Müslümanlar’ın yaşadığı mahalle ise kalenin hemen altında yer alıyor. Ancak bu evler kentsel dönüşüme kurban gidiyor. Burada oturanlar ise, hepsi Digor yolunda TOKİ tarafından yapılan evlere taşındı. Karşıda caminin üzerinde bir düz zemin görüyorsunuz. üst tarafta bir bayan ve erkekten oluşan heykel vardı. Barış ve özürlük heykeliydi. Buraya geldiler. Ucube dendi ve yıkıldı.
Kalenin sol tarafında bulunan tepenin altına bakarsanız düzdür ve orası bir tabyadır. Ruslar’ın 40 yıl boyunca burada bulunduğu dönemde ünlü yazar Puşkin şehre geliyor, yıkandığı hamam ise sol tarafta bulunan Mazlumağa Hamamı’dır. Puştin burada kaldığı sürede Kars şehrine aşık oldu. Yazdığı eserlerde bol bol Kars’tan bahseden ve buradaki memnuniyetini dile getirir. Kars’ta bir zamanlar yüzlerce Molakan yaşarken, günümüzde Molakan olarak sadece 5 aile var. Havalimanını dibinde bir köyde yaşıyorlar.
Bilinen en önemli Molakanlardan birisi ünlü Rus yazar Tolstoy. En ünlü Molakan’dır ve elde ettiği geliri Molakanlar arasında pay eder ve onların yaşaması için uğraşırmış. Onlar kilisede ibadet etmezler, askere gitmezler, doğru dürüst traş olmazlar. son derece çalışkandırlar ve kendi beraberlerinde gittikleri her toprakta tarımı ön plana çıkarırlar. Tarım yükseldiği için o bölgedeki hayvancılık sektörü de yükselmiş durumda. Gelirken buraya zavot adı verilen inekleri getiriyorla, Bugün günümüzde Zavot mandaya verilen isimdir. Ama bir inek cinsidir. "
Kars merkezi, Rus işgali sırasında yapılan onlarca binayla dolu. Günümüzde bir çok bina restore edilerek kullanıma sunulmuş. Valilik, bazı resmi binalar Baltık mimarisiyle yapılan binalarda hizmet vermeye devam ediyor. Ama bazıları da yıkılmaya yüz tutmuş. Bu binalar arasında dolaşırken günümüzde bir kahve zincirinin ikinci katında yer alan ve restore bekleyen bölümü görünce şaşırmadan edemedik. Melekli Ev olarak bilinen bu kahvenin ikinci katı mutlaka görülmeli. Çünkü ikinci katta bir bölümü hasar görmüş duvar ve tavan süslemelerinin her biri sanat eseri.
Binanın tavanında bulunan birbirinden güzel ve canlı gibi duran meleklerin, aslında İsa’nın 12 havarisini temsil ettiği söyleniyor. Hepsinin de saf bir bakışı var. Yapılışı 1700’lü yılların sonu 1800’lü yılların başı gibi ama bilinemiyor. Bu ev papaza ait olduğu söyleniyor. .Papazın ise kahvenin yukarısında bulunan bir zamanlar ortodoks kilisesi olan yerde görev yaptığı ve buranın onun yaşadığı yer olduğu belirtiliyor. Duvarlardaki çiziler desenlerin renkleri çok canlı gözüyor. Kimin yaptığı bilinmiyor. Duvarlara yapılan çiçekler ve renkleri canlılıkla size güzel bahar günlerini yaşatıyor.
Anıtlar kurulu gelip boyamış.Tutmadığı için bırakmışlar.
İkinci katta yer alan Rus dönemi sobası, odaların düzeni ve sıralanması, size tam dönem evinde olduğunu hissettiriyor. Çok güzel bir otel olabilecek kapasitedeki binada bulunan ısıtma sistemi ise sizi hayran bırakıyor.
ÇILDIR GÖLÜ
Kars’a kadar gitmişken özellikle kışın Çıldır Gölü’nü mutlaka gidilmesi gerekiyor. Çıldır gölü, Doğu Anadolu bölgesinin en büyük tatlı su gölü ve ikinci en büyük gölü olarak biliniyor. Göl, tektonik oluşumlu bir göldür ve en derin noktası 49 metredir.
Çıldır Gölü, Artvin il sınırları içinde kalıyor. Kars merkeze 63 kilometre uzaklıktadır… Çıldır gölüne giderken yol boyunca yer alan köyler, yerleşim yerleri hele bir de karlar altıydaysa güzel görüntüler sunuyor. Göle giderken Artvin Valiği tarafından yapılan Kütük Ev’i de göl kenarında görebilirsiniz. Burada da mola verebilirsiniz.
123 kilometre kare olan bu göl, günümüzde özellikle ocak, şubat aylarında en gözde yerlerden biri oluyor. Çünkü tamamıyla donan göl üzerinde atlı kızaklı arabalarla gezinti yapıyorsunuz. Jet ski’ye biniyorsunuz. İsterseniz göl üstünde donan 60 santime ulaşan buz tabakasının altında balık tutuyor ya da tutanları izliyorsunuz. Vaktiniz varsa gölde tutulan sarı balığın tadına bakıyorsunuz.
Özellikle Atalay’ın yerine olarak bilinen göl yakınlarındaki restoran hem bireysel gelenlerin hem de turla gelenlerin uğrak yeri konumunda. Buraya gidince eğer mümkünse erken saatten giderseniz lokantada, gölde tutulan sarı balık olarak bilinen sazan balığının kızartma olarak sunulan tadına bakmayı ihmal etmeyin. Gerçekten lezzetli.
Genellikle yemekten sonra burada bulunan köylülerin kendi yaptıkları atlı kızaklarla gölde kısa da olsa gezinti yapıyorsunuz. Şanslıysanız gezinti yaparken sürücünüz size yöresel türküleri de söylüyor. Kızağa binerken üşüme endişesi duymayın. Çünkü bacaklarınız için size battaniyeler veriyorlar. Eğer yüzünüzü de kapatırsanız sorun yok. Turlar zaten kısa sürüyor. Daha sonra da biraz mizansen olan kırılan buz tabakasının altında ağ atılarak tutulan balık avını seyrediyorsunuz. Buzun farkla iki noktasına açılan deliklerden ağlar atılarak bekleniyor. Siz gittiğinde daha önce atılan ağlar, biraz çekiliyor. Bu sırada tutulan irili ufaklı balıkları görüyorsunuz. Eğer turla gittiyseniz yaklaşık 1 saatlik programdan sonra geri dönüyorsunuz. Genellikle turlar Çıldır Gölü ve Anı Harabeleri’ne geziyi bir günde yapıyor. O nedenle sıkışık program oluyor. Vaktiniz varsa gölde akşama kadar kalıp güneş batışını izleyebilirsiniz. Güzel görüntüler oluyor.
Buraya giderken Kars’ta peynir üretiminin en yüksek yapıldığı yaylalardan biri olan 2375 metre yükseklikte bulunan Boğatepe Köyü’ne gittik. Yakın zamana kadar tek bir mandranın yer aldığı köyde, günümüzde dünyadaki 2. Peynir müzesi yer alıyor.
KARS EVİ KAFKAS VE AŞIKLAR GÖSTERİ
Kars deyince akla Kafkas Halk Dansları ve aşıklar gelmeli. Yüzlerce yıldır Kars’ta süren aşık geleceği günümüzde de yaşatılıyor. Aşık geleceği eski yıllarda Köroğlu’nun deyişlerinin söylenmesiyle ön plandayken, günümüzde hemen her yerde karşınıza çıkıyor. Eğer sadece aşık atışmalarını izleyecekseniz, Taş Köprü yakınında bulunan Namık Kemal Evi’ne gidin…
Bu eski binada gürül gürül yanan sobanın etrafında, gününe göre iki ya da üç aşığın birbiriyle doğaçlama yaptıkları atışmasını, taşlamaları dinleyin. Ünlü Şair Namık Kemal’in 1853-1854 yıllarında çocukluğunu geçirdiği ev, günümüzde Namık Kemal Evi olarak anılıyor. Restore edilerek Aşıklar Evi’ne dönüştürülen ev, Kars kültürünü yakından tanımak için büyük bir fırsat.
Burada aralarında ünlü aşık Bahattin Yıldızoğlu başta olmak üzere, Kars’ın ünlü aşıklarını dinleyebiliyorsunuz. Bir zamanlar aşıklar büyük salonlarda çalmadıkları için, sazlarını boyunlarına asarak ve yürüyerek çalıyorlar. Eski zamanlarda başlarında kalpakları, geleneksel kafkas giysileri ile atışan ozanlar kadar olmasa da, günümüzdeki ozanların gösteri, sözleri, doğaçlamaları kimi zaman hüzünlendiriyor, kimi zaman da eğlendiriyor.
Ama güzel bir Kafkas Halk Oyunları gösteri de izleyeyim, biraz da akşam yemeği yiyeyim derseniz o zaman Kars Evi’ne gidebilirsiniz. Burada yemek yemeden sadece belli yiyeceklerin ücretini ödeyerek hem Kafkas gösterisi hem de aşıklar atışmasını izleyebilirsiniz. Halk oyunları gösterisi gerçekten etkileyici. Büyük bir sahnede olan gösteri kadar olmasa da, 6 erkek ve kız dansçıdan oluşan grup size güzel gösteri sunuyor.